Her sabah oturduğum şehirden trene binip yarım saat yolculuk yaptıktan sonra Mainz şehrinde inip aktarma yapıyorum. Kimi zaman başka bir trene biniyorum, kimi zamanda istasyonun önünden otobüse binip 45 dakikalık yolculuktan sonra Wiesbaden şehrinde bulunan üniversiteme varmış oluyorum.
Dün sabah ikinci seçeneği seçtim. Nereden bilebilirdim ki normalinde 45 dakika süren yolculuğun bir buçuk saate çıkacağını?
Mainz ve Wiesbaden şehirlerini birleştiren köprü üzerinde bir devlet dairesi önünde günlerdir öylece duran bir araba dikkatleri çekmiş. Artık insanlar o kadar korkar oldu ki, bomba olduğuna inanmışlar.
Arabanın polislerde çalıntı olarak kayıtlı olması olayları daha da karıştırmış.
Köprüyü trafiğe kapatmışlar … Ve ben o köprünün üzerinde üniversiteden arkadaşlarımla birlikte bir saatten daha fazla bir süre mahsur kaldım. Trafik sıkıştı, aktarma yapılan yollar köprünün öbür tarafından gelen insanlarla doldu, anlıyacağınız tam bir olağan hal yaşandı.
Bir çok insan terörden korkmaya başladı Almanya'da. Olan olaylar, dini istismar edip Cihat için savaştığını ilan eden İslami Gruplar, Almanların gözünü korkutmuyor değil.
Ve ben tüm bu olayların ortasında bir müslüman olarak, dini kullanıp terör estiren insanların aslında dinimizi hiç anlamadığını anlatmaya çalışıyorum.
Kimi arkadaslarimda, tabiki bomba yok, kim bilir kaç gündür araba orada duruyor ve bize denk geldi. O kadar herşeyden korkar oldular ki, artık gidip bir yere boş bir çanta bıraksak ortalık böyle karışacak – dediler.
Sonradan gazetelerden ve internetten okuduğumuz üzere dediğim gibi çalıntı bir araba ve bir kaç gündür bu devlet dairesinin önünde bırakılmış bir vaziyette duruyormuş. Oraya bıraktığı düşünülen kadın polisler tarafından tanınan biriymiş. Arabada bomba var ihbarı üzerine hem köprüyü kapattıkları yetmedi, özel bomba ekipleri tarafından bir robot yardımı ile arabanın kapıları açıldı. Yani demem o ki arabada artık kullanılmayacak vaziyette. Çalıntı mal ortaya çıktı ama artık sahibi kullanamayacak. Sabah sabah bir curcuna yaşadım yani. Ama tıpkı bazı arkadaşlarım gibide sinirlenmedim değil. Yüzlerce işine yetişemeyen insanlar, saatlerce trafiğe kapalı bir köprü, binlerce ödediğimiz vergi …
Artık kendimizden bile korkar olduk ne yazıkki.
Peki islamist terrör olarak adlandırdıkları ve aslında din'le hiç bir alakası olmayan o vahşetin dışında, git gide büyüyen yabancı düşmanlığına ne çare bulacaklar çok merak ediyorum, asıl korkmaları gereken şey ırkçılık, faşistlik ve insanları etnik kökenleri, renkleri ve bir takım görüşleri yüzünden yargılayan hatta bu sebeplerden ötürü nefret eden insanlardır.
YanıtlaSilDilerim ki korkudan uzak, bir ve beraberlik duygularının kimseye yenilmeyeceği barış'ın egemenliğine sığınan bir şehir vardır bir yerlerde, tüm bunlardan kaçmaya çalışan masum insanlara özel.