30 Ağustos 2013

'Fışkıkeyi kım kırdıdan' sonra 'Merdiveni kım boyadı'


Günün haberi ve sorusu: "Merdiveni kim boyadı?"
Bu bana nedense "Fışkıyeyi kim kırdı?" sorusunu hatırlattı.
Bir haftadır gökkuşağının renklerine bürünmüş merdiven kime ne gibi zarar verdi de, yeniden griye boyandı?
Şimdi siz karar verin, sizce merdivenin hangi şekli daha güzel?

Olayın haberi de burada. Tıkla.



28 Ağustos 2013

Kartpostal Geldi #7

Bu gün Ukrayna'dan bir kartpostal aldım. Gönderen de ne tesadüf postanede çalışıyormuş.



27 Ağustos 2013

Bir beden kücük

Bir bluz bedeni bir de pantolon bedeni küçülmüş Ahu'dan pek bir selamlar blogcugum. Vallahi ramazanda verdiğim 5 kiloyu geri almayayım, fırsat bu fırsat biraz daha kilo vereyim derken ancak iki kilo daha verdim fakat dediğim gibi bir beden kücüldüm.
Tartıya çıkmadım bir kaç gün, pek bir sevindirik oldum. 70 kilo. Evet az değil ama ben bu güne kadar her zaman balık etli bir hatundum ve bundan asla kurtulamayacagimin farkındayım. Şimdi bir beş kilo daha versem değmeyin keyfime.
Neyse çok acıktım. Fırında karnıyarık var, birde makarna yapıyorum. Her şeyden azar azar yiyorum. Geri kalan acligimi da meyve ile dindiriyorum, ki ben meyveyi pek sevmem.
Hadi beni özleyin anacım bay.

Kartpostal Geldi #6

Bu Finlandiyadan aldığım ikinci kartpostal. Finlandiyada almanca okuyan bir üniversite öğrencisi olan Yana'dan geliyor. Çiçekleri sevdiğimi yazdığım için çiçek bulunan bir kartpostal göndermiş. Ben en çokta puluna bayıldım. Yuvarlak. Daha önce hiç böyle bir pul görmedim.



26 Ağustos 2013

Bir ara verelim

Bir ara verelim demek "Kusura bakma ama benim ilişkimizi bitirmeyi götüm yemiyor, bir zahmet sen bitir kötü olmayalım" demek.

Çünkü o aralar hiç bir zaman bitmeyecek. Ara verenler geri dönmeyecek. Bir taraf aranın bitmesini beklerken kendi kendini yiyip sebepler ararken, diğer taraf kendini özgür zannedecek.

ilişki olduğu yerde bitecek. Ara verdik, bu aralar yalnız takılıyoruz diyecek biri, geri dönmesini bekliyorum gözlerimde yaşlarla diyecek öteki.

Keşke ara vermeseydik, senin yokluğunda herkesi sana benzetmeye çalıştım diyecek biri, ben gözlerimdeki yaşları kuruttum artık yüzüm taze gülücüklere gebe diyecek öteki.

Bir ara verelim demek "Bunaldım ama götüm yalnızlığı da yemiyor" demek ...

16.06.2012 

Dokunmak güzel

Anladım ki dokunmakla başlıyor herşey. Annesinin memesine dokunarak doyuyor bir bebek. Anne babasının sevgiyle birbirine dokunması ile oluşuyor insan oğlu.
Karşı karşıya otururken canının sıkkın olduğunu anlatan bir dostun eline dokunmakla başlıyor güven ve yardım.
Kardeşinin saçına dokunarak başlıyor ona olan sevgi.
Büyüklerinin ellerine dokunarak ve öperek başlıyor saygı.
Herşey birbirine dokunmakla başlıyor. İş yerinde tokalaşarak yani yine dokunarak „hosgeldiniz ekibimize“ diyorlar.
Dokunmak güzel birşey. Şakalaştığın bir arkadaşının omuzuna hafiften çakmak, yada o an çenesini tutması için koluna bir cimcik atmak.
Hasta ve halsiz olduğun için başında dolanan annenin yüzünü ellerinin arasına alıp ona dokunmak, „tesekkür etmek“ bir bakıma dokunarak.

Sevdiğinin eline gizliden dokunarak başlıyor aşk.
Gözlerinin gözlerine dokunması ile başlıyor sevgi.
İlk bedenine dokunduğu anda başlıyor heyecan.
İlk göz yaşına dokunduğunda başlıyor sonsuzluk.
Dudakları dudaklarına dokunduğu anda başlıyor mutluluk.


Herşey dokunmakla başlıyor. Dokunmak güzel birşey. Sevdiklerinize dokunun. 
 08.06.2012 

Not: eskiler etiketi altinda defterlerimde bulunan yazilarimi paylasiyorum.

P.çsin

Sende, çocukken saklambaç oynarken yakalandığında, diğerlerinin nerede olduğunu gammazlayan itlerden birisin.

Can çıkar huy çıkmaz derler,  50 yaşınada gelsen, kendin oyundan çıkarken kıskançlığından herkesi beraberinde sürükleyen p.çsin ...

18.05.2012

Gök Kuşağının Renkleri

- Rabia işaretini kullanan insanlar.
- T. C. ibaresini isminin önünde kullanan insanlar.
- Yobaz, aptal diyen insanlar.
- Dinsiz, çapulcu, ülkeyi bölen şerefsizler diyen insanlar....

Bu İngiliz taktiğidir " BÖL ve YUT" derler buna. Amerika kullanıyor uzun süredir. Irak'ta kullandı, Libya'da kullandı, Mısır'da kullandı, Suriye'de kullandı. Bu sabah Akdenize savaş gemilerini yerleştirdi Amerika. Neymiş Suriye halkına kimyasal silah kullanıyormuş. Acaba o kimyasal silahı kim attı diye şüphelerin oluşması gereken bir dönemdeyiz, çünkü medya gerçekten gerçekleri yansıtmıyor.

Sıra bize gelecek, ben de ütopya kurmuyorum, şu yaşananlardan bunu çıkartamıyorsanız bir daha düşünün derim. Şu sıralar hassas bir dönemdeyiz. Rabia işaretini kullanan, isminin önünde T.C. ibaresini taşıyan bütün arkadaşların bir an önce profillerinde bunları kaldırması gerekiyor. Yoksa hepiniz Amerika'nın değirmenine ortak su taşıyorsunuz. İki tarafta yanlış yaptığının farkında değil, duygusal hareket etmeyi bir tarafa bırakın. Kurtuluş savaşındaki gibi birlikte olmamız gereken zamanlar gelebilir. Birbirimizi yeyip bitirerek bir çözüme ulaşılacağını sanmıyorum. Bu hakaretler toplumu bölen, birbirinden nefret ettiren yazılar, semboller. Mısır'daki katliam için üzül, düşüncelerini belirt ama siyasi sembolü kullanma. T.C. ibaresi ile ilgili düşüncelerini yaz, paylaş ama bu yazıyı isminin önünde kullanma, siyasi hale getirme. Sosyal medyadan Türkiye'nin durumunu görebilirsiniz. Türkiye insanı şimdi üçe bölünmüş durumda Rabia işareti kullananlar, T.C. ibaresini kullanıp Gezi Parkı olaylarını destekleyenler ve Kürtler.

Şimdi bir senaryo dolaşıyor ortada  Eylül de Gezi olayları gezi olayları diye medya bağırıyor, asıl amaç çok farklı. Eylül de ne olacak:

- Gezi tarzında olaylar Doğu şehirlerinde başlayacak. ( Bu senaryoyu şu iki üç ay içinde izleyip görelim)
- İnsanlar demokratik haklarını aradığını söyleyecekler.
- Polis tıpkı Gezi olaylarındaki gibi müdahale de bulunacak.
- Bu süreç bir iki seneye yayılacak.
- Yabancı basın, medya Türkiye'deki halkın demokratik haklarını aradığını bağıracak. Zulüm gördüğünü söyleyecek. Siyasi lidere diktatör diyecekler.
- Sonra her şeye maydanoz olan Amerika hoooop! ne yapıyorsun sen diyecek.
- Sonrası bildiğiniz olaylar işte. Her gün izliyorsunuz Mısır'da, Suriye'de; aynı senaryo Türkiye!de yaşanacak.

O yüzden birbirimize hakaret etme, birbirimizi aşağılama dönemi değil aksine birbirimize kenetlenmemiz gereken bir dönemdeyiz. Şu an şiddetli bir yağmur kapımızda, kara bulutlar sardı üstümüzü. Yağmur yağacak, fırtına şeklinde felaketler getirecek. Üzüleceğiz, ağlayacağız, kahredeceğiz, canımız yanacak; ama birbirimize tutunup doğrulmayı bileceğiz tıpkı Kurtuluş savaşında olduğu gibi. Yoksa yağmurdan sonra güneşi nasıl açtıracağız ülkemizde, hepimizin topraklarında, yağmurdan sonraki açan güneşle Gök kuşağını nasıl çıkartacağız, oluşturacağız birbirimizden ayrılarak mı? Kürt'ü, Türk'ü, Alevisi, Sunnisi, Lazı, Çerkezi... ele le kenetlenerek, bölünmeyerek bütün Dünya ülkelerine göstereceğiz Dünya'daki en güzel Gök kuşağını. Yaradılanı severim Yaradandan ötürü, Sevelim, sevilelim Dünya kimseye kalmaz diyen Yunus Emre'nin; Öfkeyi örtmede toprak gibi ol diyen Mevlana'nın torunları olduğumuzu göstereceğiz.


Şimdi ne yapacağız;
hepimize görev düşüyor. Buraya yazma nedenim belki bir kelebek etkisi yaratırız diye.

- Rabia sembolü, T.C. ibareisni profillerimizden kaldıracağız.
- Gezi Parkı vb. desteklemek, gitmek artık bitirilmeli. Çünkü olay hak aramaktan çıktı, yoksa Gezi Parkı kullanılacak ve suçlu destekleyenler olacak.
- Birbirine yukarıda saydığım gibi hitap eden insanları uyaracağız, güzel bir dille. Nerede görürseniz sosyal medyada, haber sitelerinde. Gerekirse şu yazıyı kopyalayıp okutun. Artık hepimizin yazısı bu, bana ait bir yazı olmaktan çıktı.
- Kendi yazınız gibi blogunuzda da paylaşabilirsiniz.
- İnsanlara yobaz, aptal, dinsiz, göt kılı, çapulcu...... tanımlarda bulunuyorsanız artık bu hitapları kullanmayacaksınız. Bu hitaplar bölen hitaplar.

Zaman bölünme zamanı değildir, birlik olma zamanıdır. Gök kuşağından renklerinizi ayırmayın, koparmayın.

25 Ağustos 2013

Kitap Cekilisi dediler geldik

Yine bir kitap çekilişi var ve ben yine katılacağım. Çıkmadı hiç bu güne kadar ama bir gün bu şeytanın bacağını benim de kırmam gerek.


Çekiliş için tıkla

Kitap Listesi için yardım

Hayırlı pazarlar arkadaşlarım. Şimdi ben her zaman yurtdışında olduğum için türk yazarlarının kitaplarına ulaşamamaktan, daha doğrusu kitapların burada çok pahalı olmalarından şikâyetçiyim. Sevgili annem ile babam haftaya pazar günü Türkiye yolcusu. Yaklaşık bir ay kalacaklar. Dönüşte İstanbul'a uğrayacaklar. Nede olsa annemin doğduğu şehir, ugramasalar olmaz.
Bende ufak çapta bir kitap siparişi vermek istiyorum anneme. İlk ismarlayacagim kitaplar, Kürk Mantolu Madonna ve Kahperengi. Şimdi size sorum, başka hangi kitapları ekleyeyim listeye? Yani sizce Ahu madem sipariş veriyor, hangi kitapları okumalı? Sadece türk yazarları ama. Öptüm.

24 Ağustos 2013

Ördek

Katıldığım fotoğraf aktivitesinde dünün kelimesi sarı idi. Ve ben ofiste bulunan takvimin üzerinde bulunan bu ördeğin fotoğrafını çekip instagramda paylaştım ve ilk dörde girdi fotoğrafım. Çok mutlu oldum.


Kendi ile konuşanlar bahçesi

Ne gerek var canım dedim ayrı blog açmaya. Sen zaten fotoğraflarını burada paylasiyorsun ya. Sil gitsin fotoğraf blogunu. Zaten yine bu blogu okuyan arkadaşların takibe aldı nasıl olsa. Onlar zaten hep burada.
Bir karar versen Ahu. Kalsın mi, gitsin mi?
Sen hep böylesin zaten. Hemen sıkıllıyorsun bazı şeylerden. İyi ki yazmaktan bıkmıyorsun haö türkçe klavyeyi kullanmakta bu kadar zorlanırken. Yoksa benim halim ne olurdu? Adını alıp site kurdun nasıl olsa. Para veriyorsan bana, boru değil bu. Buraya yazmaya, çizmeye devam et işte.
Fotoğraf paylasacaksan da, burada, istangramda tumblr da paylaşmaya devat et.
Hadi uğraştırma beni. Kendi kendinle konuşuyorsun zaten hep.
Öptüm seni.
Anarşiye'de ayıp oldu ha. Kıza birde fotoğraf blogu için header cizdirdin, tuh sana.

23 Ağustos 2013

Yalnızlar Kampı

Bu yazılar hep yalnızlıktan dedi Düş Kızı. Düşündüm durdum. Yalnızlık kelimesi: kimi zaman çok ağır. Kimi zaman ise istediğimiz tek şey.
Ama gerçekten yalnız olduğumuz için mi yazı yazıyoruz? Bir şeyleri paylaşmak için, etrafımızda ki insanlara sesimizi duyuramadigimiz, adam akıllı arkadaşlıklar, dostluklar kuramadığımız için mi? Teknolojinin bu kadar ilerlediği günlerde bir like tuşuna bakarken konuşmalarımız, bir beş satırlık mesaj ile kutlanırken bayramlar, bir telefon görüşmesine bile para harcamak istemezken, yalnız olduğumuz için mi yazıyoruz?
Derin düşüncelere daldım yine.

22 Ağustos 2013

Okudum: Agatha Christie - Aci Kahve


1934 yılının ilkbaharında Hercule Poirot İngiltere'nin en ünlü fizikçisi olan Sir Claud Amory tarafından evine davet edilir. Amory evinden yaşayanlardan birinin onun son buluşunu çalacağından şüphelenmektedir. Bu buluş çok önemli ve gizlidir. Poirot, Yüzbaşı Hastings’i de yanına alarak Surrey’e gider ama geç kalır. Sir Amoy ölmüştür ve formül ise çalınmıştır. Ortada ise birçok şüpheli vardır.
Kaynak: Vikipedi

Bu güne kadar Agatha Christie kitabı okumadığım gibi bu kitabı arkadaşımdan ödünç aldım. Aslında yazarın bir tiyatro gösterisinin kitaplaştırılmış hali 'Acı Kahve' yani ingilizce adı ile 'Black Coffee'.
Nedense ben bu kitabı sevemedim. Tiyatro gösterisi olduğu için on yargılı davrandığımı düşünüyorum.
Birde internette yaptığım araştırmalardan öğrendiğim kadarı ile kitabın içinde geçen karakterler önceden yazılan kitaplardan tanınan karakterlermis. Belki de Agatha'dan bir kitap okumak için bu kitabı ilk olarak seçmek hataydı.

Okuma şenliği için kitabı bu kategoriye eklemistim:
10 puan: Okuduğu kitabın adında bir renk olanlara
 Agatha Christie - Black Coffee

17 Ağustos 2013

Candy Chrusladim sizi - Mesleki MiM

Sevgili soydaşım Uçan Karavan ilginç bir mime on ayak olmuş ve benide unutmamış sağolsun.
Mesleklerimizi anlatıyoruz bu mimde ve ben mesleğimi tam olarak daha elime almadım. Hala son sınıf öğrencisiyim. Bir kaç ay sonra mezun olacağım ve karşınızda yüksek lisanslı bilgisayar mühendisi olacak.

Şu an yaptığın mesleğe nasıl başladın?
Lise son sınıfta bilgisayar dersinde kendi kendime yazdığım programları severek başladım. Sınıfta bir tek ben sevmiştim bu dersi ve sınıf arkadaşlarıma yardımcı olurken, bu mesleğin bana uygun olduğunu düşünerek liseden sonra üniversiteye gidebilmek için 3 yıllık on okul dedikleri Abitur'u da yaptıktan sonra bilgisayar mühendisliği okumaya başladım.
on okul yıllarında bilgisayar dersine rağbet olmadığından, Almanca, İngilizce ve Ekonomi ağırlıklı okudum ve elimde muhasebecilik de yapabilir diye belgem var.

Mesleğin için gerekli karakteristik özellikler neler?
Öncelikle teknoloji ile ilgili olmanız gerekiyor. Her gün yeni bir şeyler çıkıyor. Akıllı telefonların devri ile bir çok yazılım dillerini öğrenmek ve kendi kendinize bir uygulama yazabilmek için bol bol araştırma yapmanız gerekiyor.
Eğer aklınıza bir de Facebook ve İnstagram gibi bir fikir gelir de bunu beğeniye sunarsanız, köşeyi dönebilirsiniz.
Bir bilgisayar kadar aptalca düşünmeyi öğrenmeniz gerekiyor ki bu bazen hiçte o kadar kolay olmuyor.
Binlerce satır kod yazarken her satırı tek tek bu satırı bilgisayara girersem, bilgisayar ne anlayacak diye düşünmek zorundasınız.

Olumlu yanları neler?
Bir bilgisayar mühendisi olarak bir çok alanda calisabiliyorsunuz. Mesele en basiti bu blogger dünyası. Eğer bir bilgisayar mühendisi, arka planda oturup nasıl yeni şablonlar sunabilirim, nasıl yeni renkler katabilirim diye düşünmese, siz son kullanıcı olarak pekte mutlu olamazsınız. Yeri geldiğinde saatlerce program yazarsınız, yeri geldiğinde insanlar ile oturup isteklerini sorar ona göre bir tasarım çıkarır ve en sonunda kullanıcının isteklerini gerceklestirirsiniz.
  
Peki ya olumsuz yanları?
Olumsuz yanları ise insanların yaptığınız mesleğin basit bir şey olduğunu sanmaları. Genellikle ay bende yaparım bunu, iki renk değiştireceğim ne uğraşıyorsun saatlerce diyebiliyorlar mesela.
Yada siz programcı olarak calisiyorsunuzdur ve seni arayıp, ya benim bilgisayar kapandı açılmıyor, gel şunu tamir et dedikten sonra, senden ben bunun için eğitim almadım, tam olarak sorun nerede sorusu ile karşılaştığında, sen ne biçim bilgisayar mühendisisin ya atarlanmalari ile karşı karşıya kalırsınız. İyi de o bilgisayarın acilmamsi için bir sebep var değil mi? Naptin sen o alete?
Ben tamirci değilim. Cinciklama sen bakalım, her önüne gelen moku indir o bilgisayara sonrada ay bilgisayar bozuldu.

Bilgsiayarina format atmamız gerekiyor dediğimde, hadi al yap cümleleri ile çok karşılaştım ben mesela. Bilmiyorlar ki format atmak için bir saat, sonra tüm istediğin programları indirip yeniden yüklemek için iki saat, sonra tüm paketleri ve yenilikleri aktarmak için bir-iki saat daha gerekli.
Bir bilgisayar mühendisinin saat ücreti 60-70 Euro arası diyorum mesela. Ağızları açık bakıyorlar bana. Hadi canım, o kadar mi. E o kadar kolaydı madem, yapsana.

Tüm bunların yanında mesleğimi seviyorum. Animasyon ile çok uğraşıyorum mesela. Kısacası bilgisayar başında oynadığınız ufak oyunları programlamak, yüzlerce satır kod yazdıktan sonra, yaptığım isin ekranimda canlanması beni mutlu ediyor.
Ama sen, basiyorsun iki tık tık, Candy Crush'ta taşlar yok oluyor.
Bilmiyorsun ki, ben oturdum hesapladım sağ tarafa basarsa, hangi renk taş çıkacak, o renk çıkmışsa cukulata olacak. Felanca puanı yakalayamazsa canı gidecek.
Bilişimci ve matematikciyiz de bu arada.

Ay çok zevkli bir MiM oldu benim için. Candy Crush dedim de aklıma geldi. Bende sevgili Mia'yi ve Bezelye Emrilyo'yu mimliyorum. Yaparlarsa çok sevinirim.

 17.08.2013 | Ahu Kader

16 Ağustos 2013

Okudum Bitti: Imza Karin


Bu kitabı sevgili Denizin Yıldızı bana doğum günümde ta memleketten posta ile kargolamis, beni çok mutlu etmişti. Kitabı akşamları başucumda bulundurdum ve yatmadan önce okudum. Kitap hayallerinde ki adamlara, yani koca bekleyen, kocası olmuş olan :(, kocasından ayrılmış olan, hayali kocaya mektup yazan ünlü ünsüz bayanların yazıları ile dolu.
Kitabı çok sevdim. Zaten sevgili Denizin de eşine yazdığı mektup bu kitapta yer almakta ve bu bir bay için çok güzel bir hatıra bence, tabi değerini bilirse :)

Ve Cemre Birand'in Mehmet Ali Birand'a yazdığı mektuptan beni en çok etkileyen son satırları.

Sabahları öpmeden kapı dışarı çıkmazdı, akşam da kapıdan içeri girer girmez bir hafta görmemiş gibi sarılırdı.
Çok sevecendi, çok...
Onu özlüyorum.

Ve beklenilen eşe yazılan bir mektuptan en sevdiğim yer:

Bak peşinen söyleyeyim sana, sarı ile laciverti yan yana koymadinsa kanın bu renklerde akmıyor, kalbin carpmiyorsa zaten yanıma hiç uğrama, gördüğün yerde hemen teğet geç git.

Lale Manço'nun Barış Manço'ya yazdığı mektup beklediğim kadar değildi. Nedense üzüldüm ama okunacak bir kitap. Deniz'e tekrar teşekkür ediyorum.

16.08.2013 | Ahu Kader

Oyalı Günler

Bu gün liseden beri arkadaşım olan Oyayla da buluştum. Her fırsatta buluşuyoruz zaten ve blogumda ona ait Oyalı Günler yazılarımı bulabilirsiniz. Eda ise gitmek için benden ayrıldıktan sonra Oya geldi ve Pomp'ta oturup yemek yedik birlikte. Yemekte ne yemek, rejimdeyim ya ben bir salata ile öğleni gecistirdim. Oya da bana bakıp salata ısmarladı.


 Sonra turistler fotoğraf çekerken, bizim fotoğrafımızı da cekermisiniz deyip dijital kamerami ellerine sokusturduk. Hahayt :)


Biraz çarşı pazar gezdikten sonra Oya temizlikciden bilmem kaç haftadır orada bekleyen iş pantolonlarını aldı ve otobüse binip evimize döndük.


16.08.2013 | Ahu Kader

15 Ağustos 2013

Postcrossing - Kartpostal Geldi #5

Kartpostal maceram devam ediyor. Bu hafta içinde 3 kartpostal aldım. İlki Belarus'tan geliyor. Bu kartpostal zarfın içinde geldi ve kullanılan pullara da bayılıyorum bu arada.

Mein Postcrossing-Abenteuer geht weiter. Ich habe innerhalb dieser Woche drei Postkarten erhalten. Die erste Karte kam aus Belarus und das sie in einem Umschlag kam, hat mich gewundert.



Diğer kartpostallar bu gün ulaştı elime. Postcrossing profilimde hayvanları ve çiçekleri çok sevdiğimi yazmıştım ve kartpostalları gönderenlerin ikisi de bunları dikkate almış.
Maymunlu bir kartpostal Amerika'nin Ohio şehrinden geldi. Çok şirin.

Die anderen zwei Karten habe ich heute bekommen. Ich hatte in meinem Postcrossing-Profil angegeben, dass ich Blumen und Tiere sehr mag und deswegen habe ich eine Postkarte bekommen, auf der Affen abgebildet sind. Diese Karte kommt von Ohio.


Diğer kartpostalda Hollanda'dan geliyor. Madem hayvanları ve çiçekleri seviyorsun, üzerinde ikisi olsun istedim yazmış İrene.

Die dritte Postkarte kommt aus Holland und Irene hat mir geschrieben, dass sie darauf geachtet hat, dass auf der Karte sowohl ein Tier und auch Blumen abgebildet sind.


14 Ağustos 2013

Eskilerden

Aynı toprakların, farklı iklimlerin çocuklarıydı onlar

Aynı toprakların, farklı iklimlerin çocuklarıydı onlar. Güneş farklı bir şekilde kavurmustu tenlerini.
Birisi Trakya'nın güzel kızı, diğeri doğunun en dibinin has oğlu.

Bir gün bir yerde çakıştı yolları. Tanıştılar, konuştular, sevdiler birbirlerini.
Başlarda sorun çekti Trakyalı güzel kız. Ne istediğini bilemedi has oğlanın. Kafalar uyarmı diye düşündü kız. Aileler severmi birbirini diye sordu kendi kendine.
Sonra ben bunları neden düşünüyorum ki, aşk herşeyin üstesinden gelmez mi sence? diye sordu bana.

Gel görki sevda kabul etmedi, Trakyalı doğulu ayrımını.
Güneş farklı yerlerde kavurdu tenlerinizi fakat ben bundan sonra aynı ateşle yakacağım yüreğinizi, dedi sevgi.
Farklı iklimlerin çocukları olabilirsiniz ama, aynı toprakların çocuklarısınız yüreğinize aynı sevginin tohumunu ektim, dedi aşk.

Ailelerin bir araya gelmesinden, belkide az biraz birbirlerini sevmemelerinden bahsetmiyorum ben.
Benim bahsettiğim trakyali lodosun doğuyu vurup viran ettiği.
Has oğlanın sevgisinin yöresi kadar derin olmasından bahsediyorum.
Sevginin emek istediğinden, sevginin herşeyden önce yürek istediğinden bahsediyorum ben.

Benim bildiğim aşk engel tanımaz. Trakyalı güzel kız varacak muradına, doğunun en dibinin has oğlu alacak başına bir trakya belası. Eminim ben buna :)

Doktorcum kitap hediye ediyor

Biri kitap çekilişi mi dedi? Katıldım gitti. Sevgili doktorcum kitap çekilişi yapıyor, buyurun sizde katilin.



13 Ağustos 2013

Okudum Bitti: Jane Austen - Mansfield Park/Umut Parki


Mansfield Parkı, Jane Austen'ın altı romanından birisidir; ve Fanny Price'ın pek ilgi gösterilmeyen, içe kapanık bir kızdan, gerçek bir kahramana dönüşmesini ve bu süreç içerisinde kendini Bertram ailesine kabul ettirme mücadelesini anlatır.
Mansfield Parkı; Fanny Price isimli bir kızın başından geçenleri; evlatlık olarak girdiği evde nasıl zamanla yükseldiğini anlatır. Fanny küçüklüğünde kendi ailesinin çok kalabalık olması ve yoksul oldukları için annesinin hepsine yeterince ilgi gösterememesi yüzünden varlıklı teyze ve eniştesi; Bertramlar'ın Mansfield Park adındaki malikanesine gönderilir. Orada işgüzar, cimri, fırsatçı ve sevimsiz diğer teyze Mrs. Norris; içten içe sevecen, ama uzaktan korkutucu enişte Mr. Bertram; ailenin güzel, şımarık ve sosyetik yaşam dışında her şeye karşı ilgisiz kızları Maria ile Julia; içinde kötülük olmayan, ama sefahat düşkünlüğü, havailiği ile ailesini zor durumlara düşüren Tom; ve de Fanny'nin en büyük destekçisi, ona en iyi davranan, en fazla şey öğreten, olgun Edmund ile tanışır. Ailenin kızlarını birbirine düşürdükten sonra Fanny'nin peşine düşüp ona aşık olan Mr. Crawford ve kız kardeşi güzel, zeki, hoşsohbet, ama kalpsiz ve maddiyatçı, buna rağmen uzun bir süre Edmund'un gözlerini kör eden Mary Crawford ise Fanny'nin hayatını zorlaştıracaktır. Fanny'nin çektiği en büyük acı ise; zamanla aşık olduğu Edmund'un, ona hiç layık bulmadığı Mary Crawford'a olan tutkusunu ve onun yüzünden çektiği acıları büyük bir arkadaşlık hissiyle gelip kendisine anlatmasını dinlemek zorunda kalmasıdır. Mr.Crawford'un evlenmiş olan Maria ile birlikte kaçması iki ailenin arasının onarılamayacak kadar açılmasına sebep olur. Bir süre Mary Crawford'dan uzak kalmak zorunda kalan Edmund; tutkusu yüzünden daha önce onun fikirleri ve kişiliği ile ilgili göremediği kusurları görür ve tutkusu söner. Bir süre sonra ise kendisi için en doğru seçim olan Fanny'nin farkına varır ve ona aşık olur. Kitabın sonunda ise Edmund ile Fanny evlenirler.

Kaynak: vikipedi

Okuma Senligi: 15 puan: Kendisi dışında herkesin o kitabı okuduğunu düşünüp sonunda o kitabı kendisi de okuyanlara.
Jane Austen - Umut Parki

13.08.2013 | Ahu Kader 

Klatschmohn - Gelincik



Fast - Hızlı


13.08.2013

Macro - Yakın plan


13.08.2013

Yeni bir ben


Dün öğle vakti dondurma delisine bir mesaj attım dedim ki senin saçların kıvırcık mi? Kısa kesim kullanislimi? Kesinlikle kullanışlı dedi bende ne zamandır sıkıldığım saçlarımı gittim dün arkadaşım Nilgün'e kestirdim. Arkası kısa, önler hafif uzun. Çok rahat. Saçlarım kıvırcık olduğundan her seferinde fon çekmem gerekiyor ama oda kısa saçta daha basit.
Bu arada fotograflarim için ayrı bir blog açmayı düşünüyorum. Ahu kızın fotoğrafları gibi mesela. Ne dersiniz, iyi fikir mi?

13.08.2013

12 Ağustos 2013

Okuma Senliginde Temmuz bitti

Sevgili Pinnucia'nin başlattığı okuma şenliği için okuduğumuz kitapların bir listesini yapmam gerekiyor. Nede olsa Temmuz bitti ve ben Temmuz'da sadece 3 kitap okudum, halbu ki bu etkinlik için 4 tane okumam gerekirdi ama orucluktanmidir, trende fazla yolculuk yapmadigimdanmidir bilemedim. Neyse azimliyim, devam edeceğim. Zaten maksat kitap okumak.

Ahu'nun kitapları - 60 puan
  • Hiç görmediği bir ülkede olayların geçtiği bir kitap okuyanlara: Charles Bukowski/Factotum - 211 Sayfa - 20 puan
  • Esas mesleği yazarlık olmayan bir kişinin yazdığı bir kitabı okuyanlara: Zülfü Livaneli/Kardesimin Hikayesi - 330 sayfa - 20 puan 
  • Türü kurgu olmayan bir kitap okuyanlara: Chris Bos/Club der verliebten Dichter - Siir kitabi - 204 sayfa - 20 puan 




Kestim, biçtim


Tahta cok ilginc. Korku filimlerinden cikmis gibi ama benim cok hosuma gitti.

Kaynak: http://geeksaresexy.com

12.08.2013 | Ahu Kader

11 Ağustos 2013

Das Lokal - Lokal

Bu gün Wiesbaden'de arkadaşımın oturduğu sokakta bir köşe lokantasında 'Lokal' sabah kahvaltısına gittim.

Ich war heute Morgen in Wiesbaden in der Seerobenstraße 2 zum Sonntagsbuffet im
Lokal.


Çalıştığım ofisten iki iş arkadaşım ayrılıyor ve onlar staja çıkmadan hep bir araya gelmek istedi güzel patronumuz. Aslında daha önce yapacaklardı bu buluşmayı ama Nadjla ve ben oruç tutugumuz için bayramdan sonrasına gün aldık.
Patronumuz bu güzel lokalde önceden bir masa ayırttı ve ben bu sabah 11'de onlarla buluştum.

Zwei meiner Arbeitskollegen vom SiC verlassen uns zum 01.09. da sie ein Praktikum absolvieren werden und somit haben wir uns zu einem Abschiedsessen getroffen. Eigentlich wollten wir das Treffen vorher organisieren aber da Nadjla und ich gefastet haben, haben wir uns den heutigen Tag ausgesucht und unsere Chefin hat einen Tisch für uns reserviert.

Lokal
İlk ben geldim, peşime Oliver ondan sonra Janine ve Kristin geldi, en sonda patronumuz Sabine.

Sonra içeriye girdik ve dışarıda bulunan boş masanın bizim için rezervasyon edildiğini öğrendikten sonra iceceklerimizi ısmarladık ve hep birlikte içeriye girip açık büfe olan kahvaltı tezgâhından yiyecek bir şeyler aldık.

Ich war als Erstes da und habe auf Janine, Oliver und Kristin gewartet. Nachdem Sabine auch da war, fragten wir im Lokal nach unserem Tisch und stürmten danach das Buffet.



Bol bol sohbet ettik. Janine ve Oliver'in stajlarindan bahsettik. Ofiste neler olup bittiğini konuştuk. Gelecek haftaların yeni öğrenci kayıtları yapılacağı için yoğun geçeceğini konuştuk. Nadjla rahatsızlandığı için maalesef gelemedi.

Ofiste diğer çalışanlar ile Janine ve Olivere kartpostal alıp imza toplamıştık ve ufak hediyeler almıştık. Onları verdi patronumuz ikisine ve onlar da çok sevindiler.

Wir unterhielten uns sehr lange über das Praktikum und erzählten uns, wie die letzten Wochen am SiC waren.
Nadjla musste leider absagen, da sie erkrankt ist.

Sabine hatte für die Janine und Oliver Abschiedskarten gekauft und sie im Büro abgegeben und alle Arbeitskollegen hatten unterschrieben. Sie hat dann noch ein paar Kleinigkeiten für die beiden geholt und sie heute ihnen überreicht.
Ich glaube, sie haben sich gefreut.



Sonra yan masada oturan bir beyefendiden fotoğrafımızı çekmesini rica ettik ve oda bizi kırmadı. Sonra hepimiz evlerimize dağıldık işte. Janine ile birlikte aynı günler çalıştık geçen dönem, özleyeceğim.

Danach haben wir einen Herren am Nebentisch darum gebeten ein Foto von uns zu machen.
Letztes Semester haben Janine und ich an einigen Tagen in der Woche zusammengearbeitet. Sie wird mir fehlen.


Und das Buffet kann man weiterempfehlen. War sehr lecker.

11.08.2013 | Ahu Kader

Bayram Güncesi #2

Güne bir fincan çay ve yulaf ezmesi ile başladım. Ramazanda verdiğim beş kilonun ardından bir on kilo daha vermeye niyetim varda benim. Bakalım nasıl bir sürede vereceğim? Ayrıca günün fotoğrafında bugünün kelimesi içecekti ve bende bu fotoğrafı paylaştım instagramda.


Geçen gün bahsettiğim analog kameram da bu gün elime ulaştı. Çok tali bir şey ya. Şansıma babamın eski bir flâşı da varmış, onuda hemen üzerine takip bir kaç poz denemelik çektim. Bakalım nasıl çıkacak. 1964 yılının modeli.


Sonra bayramlaşmaya çıktık ailem ile. Ben çocukluğumdan beri bulutlara âşığım ve her fırsatta bulut fotoğrafı çekerim. Yine hem arabadan hemde arabadan indigimde bulut fotoğrafı çektim.






Bayram sekeri

Bayram kahvesi


Sonra ilk gün gelen Sudem ırmağın babaannesini ziyarete gittik ve Sudemcik de oradaydı. Bahçede topla oynadık. Fanatik Galatasaraylı olan babasına inat Sudem'e en büyük Fener dedirtmeye çalıştım ama o daha maymun ve bu ne diyor :)






Sudemin yanından ayrıldıktan sonra kuzenim Ayferin yanına gittik ve ne ne zamandır merak ettiğim momijileri yakından görme fırsatım oldu. Çok şirin bir şey bunlar ya. Bende istiyorum.



11.08.2013 | Ahu Kader