Artık tüm sözlerimi sustum. Avazım çıktığı kadar bağırıyorum sessizliğe. Beni duymayan, bana cevap vermeyen bir sessizliğe bağırıyorum.
Cevaplar beklemiyorum artık. Aramıyorum nedenini, sebebini. Olduğu gibi kabul ediyorum.
Susuyorum sözlerimi. Anlatmıyorum kendimi. Yazılara döküyorum içimi. Saatlece yazıyorum kara kalemle. Hatalarımı bırakıyorum. Karalamiyorum üzerini. Kabulleniyorum yanlislarimi ve güvenmiyorum kendime bile.
„İki kişinin bildiği sır degildir“ , „söyleme dostuna, dostunda gider söyler dostuna.“ Annemin ne demek istediğini anlıyorum.
Kızıyorum. İyi niyetime kızıyorum. içimdeki sessizliğe bürünüyorum.
Kapının önünü temizliyorum. El süpürgesi ile tüm pislikleri topluyorum bir kenara. Sonra bir kovanın içinde boşaltıyorum çöplüğe. Arkasından gidişini seyrediyorum, sesimin, sessizligimin, düşüncelerimin, düsünemediklerimin, hislerimin, paylasamadigim düslerimin. Sessizce gidişini seyrediyorum.
Gözüm yaşlı, elimde bir beyaz mendille arkasından el sallamiyorum bile.
Not: bu yazi 25 Ocak 2012 yilinda bu blogta yayimlanmistir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder