Adam bir türlü anlamıyordu. Beyin üzerine onlarca kitap ve araştırma
okumuştu. Bu konuda kendisini önemli bir şekilde geliştirmişti ama gene
de anlayamıyordu. Nasıl olur da bir başka insanı bu kadar net içinde
hissedebilirdi ki. Onu gördüğü her an, sahip olduğunu sandığı bütün
organlarının aslında ne kadar bağımsız ve başına buyruk olduklarını bir
kez daha algılıyordu. Yıllardır beraber yaşadığı kalbi artık başkası
için atıyordu, beyni desen çoktan olay yerini terk etmişti. Kendi
hücreleri bile dinlemiyordu adamı. Bir insanın hücresi neden bir başkası
için kendi vücuduna ihanet ederdi ki... Ama adam bir şeyden çok emindi.
Tüm hücrelerinin kendisini terk edeceğini de bilse, onu gördüğü tek bir
anı bile dünyada hiçbir şeye değişmezdi
(Tanitim Bületinden)
Pia Mater bir Nöro-Roman. Harika bir kurgunun icinde beyin ve omuriligi saran en ince zar olan Pia Mater hakkinda bir cok sey ögreniyoruz. Ayrica kitap basli basina kaynaklar ile sunulmus bir bilgi deposu gibi.
Ufak bir alinti ile ne demek istedigimi anlatayim:
Senin frekansın 60 hz iken sineğin frekansı 250 hz’dir. İşte bu nedenle
elinde rulo yaptığın gazeteyle bir karasineği öldürmek çok zor. Çünkü
senin büyük bir hızla salladığın gazeteyi o sinek, Matrix filminde
kurşunların kendisine gelişini ağır çekimde gören Neo gibi görür ve
gazeteden kolayca kurtulur.
Bebek istegi ile yanip kavrulan Meryam'in esi Perit'in kendisini aldattigini ögrenmesi ile hikayede farkli bir dönüs oluyor. Meryam kiz kardesi Tesla'ya olan biteni anlattiktan sonra ortadan kayboluyor.
Ablasini aramaya baslayan Tesla'ya en yakin arkadasi Ilias da yardim ediyor. Baslarda kahramanlarin farki isimlerini aklimda tutmakta zorlansam da, sonradan alistim. Kitap o kadar heyecan verici ve bilgi ile dolu ki, kalin olmasi hic bir sorun yaratmadi. Su gibi akip gitti.
Görüştüğümüz zaman görüşürüz.